Aman Hocam Bana Fazla Narkoz Verme!

AMAN HOCAM BANA FAZLA NARKOZ VERME ! …

 ANESTEZİ DERİNLİĞİ

Merhaba ;

Bu konuya biraz görsel (konu fotoğrafları) ve yazılı biçimiyle kısmen mizansel olarak başlayalım derim..

“Aman hee bana fazla Narkoz verme”

Ameliyat olacak pek çok hastamız ameliyat masasına gelince yada öncesi görüşmelerde bizlere derki (yani beklentisi o dur ki..)…

Aman oğlum ( yada doktor bey / hanım ) benim geride baktığım 3 çocuğum var, onların hayrına bana fazla narkoz verme ha ! tamammı, bana bi şey olmasın, onlara lazımım be”…

Evet meslek hayatımda hiç de az duymadım bu tarz talep yada beklentileri..Hastalık psikolojisine ek, bilmediği-deneyimi olmadığı anesteziye, benzeri ifadelerle kısmen bakış açısı ve duyumları ile ekler ve beraberinde endişe ve korkularını paylaşır ve sizden kendisi için ilgi ister..Tabii doğal bir beklenti ve istektir bu..Küçümsemiyelim..

Anestezi (özellikle yazılı ve görsel basında) hep günah keçisidir ya.. Önden yargı  ve korku ile bu talepler günümüz koşulları ile hala önümüze gelmektedir..

Kısaca bizim ülkemiz insanlarının  bir bölümünde, hasta cephesinden bizden beklentiler hep böyledir..

Ameliyat korkusu, endişe, neler yapılacağını bilememek, varsa yanlış bilgi ve kaynakla eğitim, bilinç altı etkileşimler gibi bir çok faktörlerle anesteziyi tanımadan hep bu durumları bizler yaşarız…Bunları bir süre daha yaşayacağız gibi.. Bu siteyi hazırlamaktaki en önemli neden de bu konudur..Halkım bizi doğru tanısın, güvensin, bilsin ve öğrensin amacını güdüyorum..

Neyse gelelim konumuza,

Anestezi marketten alış veriş siparişi gibi değildir.. Birine cerrahi amaçlı şu kadar, azıcık, biraz, yeterince benzetmeli ve miktar belirtircesine anesteziyi uygulamak o kadar basit yada sade değildir..

Burada bir ölçü değerlendirmesi (ölçü birimleri misali), kesin kurallar veya kesin dozlar, matematiksel veriler her zaman geçerli olabilen kavramlar olamayabilir. Arzın karşısında sunulan talep misali, hastanın ihtiyacı (tıbbi gereksinimi) kadar cerrahi anestezi uygulaması hekimin deneyimi kadar sanatsal bir yaklaşımı da olacaktır.

Anestezinin azı yada çoğu, küçük yada büyüğü olmaz..Anestezi uçak yolculuğuna benzer.. En önemli 2 dönem vardır uçaklarda..Kalkış (havalanma) ve İniş.. İsterse uçak 100 km. , ister 1000 km menzil alsın..Sorunlar sıklıkla bu iki dönemde olmaktadır hava taşımacılığında..Neyse bir kısmı şimdi anesteziyi uçmak yada uçurmak olarak anlayacak!

Modern anestezi uygulamaları ile özellikle bazı ilaçların yaygın olarak kullanılması ile; Anestezinin yüzeyel olması dolayısıyla hastanın girişim sırasında olayların farkına varması konusuda, anestezinin fazla derin olması kadar önemli olabilen bir durumdur.

Bilimsel çalışmalar genel anesteziye geçişte başlangıçta (ilk dakikalarda ), yani tam anesteziye geçilen döneme kadar ( ki buda ilk birkaç dakikadır ) olan süreçteki zaman diliminde, bilinç durumunda bir geçiş bölümünün varlığını desteklemektedir. Cerrahilerin büyük bölümü bu safhada daha başlamamıştır, korkmayın! .Cerrahi dönem, anestezinin idame dönemidir..

Genel anestezi altında hastanın bilincini geri kazanması (farkında olmak) hastaları hiç ağrı duymasalar bile paniğe, endişe ve umutsuzluğa sevkeden bir durumdur.Bu gerek hasta gerek hekim açısından istenmenyen bir durumdur (Hastada fiziksel bir sorun yaratmasa bile).

Cerrahi işlemler sırasında yeterli derinlikte anestezi verilmesi istenir. Gereğinden fazla derinlikte anestezi uygulamaları yaşamsal merkezlerde (kalp – dolaşım – solunum) depresyon = baskılama yapar.. Bunu deneyimli bir anestezist izlem (monitör) metodları ve hasta kliniği ile rahatlıkla yakalayabilir. Ancak gereğinden az anestezinin verildiğini farketmek veya monitorize etmek (izlemek) o kadar kolay değildir..

Anestezi derinliği oldukça sık kullanılan ancak çok az tanımlanmış bir kavramdır.

Bir tanımlamayla ; anestezi derinliği düzenli ve dengeli verilen anestezik ajanlarla normal beyin fonksiyonlarının suni olarak bozulmasıyla (geri dönüşümlü) ortaya çıkan hipnoz ve duyusal uyarılara cevapsızlıkla sonuçlanan bilinçsizlik derecesidir.Bir bakıma, anestezi doğal uykunun taklit edilmesinden çok kış uykusu ile benzerlik gösteren bir durumdur denebilir.

Farkında olma, hastanın ameliyat sırasında uyanık olduğunu ve kötü rüyalar gördüğünü anımsamasıdır.

O sırada hasta hareketsiz olduğu için bu durumu belirtememektedir.Uyanık olma ise hastanın uyanık olması ve bunu hareketleri ile belli etmesidir. Hasta bu durumu sonradan hatırlamayabilir.Günümüzde halen hastaların farkında olması ihtimali, büyük endişe kaynağıdır..

Sonuç olarak farkındalığın insidansı = görülme sıklığı, kullanılan teşhis / tanı kriterlerine ve uygulanan anestezi tekniğine göre değişmektedir.

Vücudun ağrılı uyaranlara duyarsız hale getirilmesini amaçlayan genel anestezinin yeterli derinlikte olması gerekirliği tartışılmayan bir durumdur. Anestezi seyrinde kabaca anlatımla ;

Anestezi derinliğini değerlendirmede ( anestezi altındaki hastada ) klinik belirtiler kısaca :

·         Kirpik, kornea ve konjonktiva refleksleri
·         Pupil – göz bebeği – büyüklüğü ve ışığa reaksiyonu
·         Göz yaşarması, göz küresi hareketleri
·         Kan basıncı, nabız, cilt insizyonuna / neşter, kalp damar ve solunumsal yanıtı
·         Solunum düzeni, derinliği ve hızı
·         Terleme, adele tonusu ile

değerlendirilebilir…

Ancak EEG ( beyin ), serebral = beyin fonksiyon monitörü ve uyarılmış yanıtlarda, bispekteral indeks (BİS)* değerlerinden anestezi derinliğinin izlenmesinde daha objektif olarak faydalanmak mümkündür.

* BİS = Sedasyon ve hipnoz / uyku seviyesi, şakak bölge üzerine yerleştirilen bir algılayıcı yardımı ile, BİS monitöründen 0-100 arasında sayısal bir değer olarak izlenebilmektedir. 100 değeri uyanıklık durumunu, 80 hafif sedasyonu, 60 orta hipnotik seviyeyi, 40 ise derin hipnotik seviyeyi yansıtmaktadır..

Anestezinin derinliğinin belirlenmesinde en önemli faktör hastaya ait parametrelerdir.Yapılan ameliyatın tipi, yeri, süresi, hastanın genel sağlık sorunları ve varsa yandaş hastalıkları, yaşı, alışkanlıkları burada etken olabilen bileşenlerdir. Genelde, genel anestezi amaçlı kullanılan ilaçlar buharlaşabilen gaz ajanlardır. Solunum yolu ile akciğerlerden verilirler.Bu ajanların alımı kadar vücuttan atılmalarıda bazı faktörlere bağlıdır

Hastanın akciğer durumu ve kapasitesi, var olan kan dolaşımı (kan akımı), ilacın kan ve dokulardaki eriyebilirlik oranları ile anestezik ajanın hastaya verilmesinin kesiminden sonra ; öncelikle beyin dokusu ve diğer dokulardan başlangıcın tersi mekanizması ile dolaşıma yani kana, oradan akciğere ve ortama olacaktır (uyanma fazı)..

Evet yukarıda anlattıklarımdan ne anladınız bilemem, ama bazılarınızın kafası karışmış olabilir..Şimdi bu teoriyi biR kenara bırakın, bilenlerin işine de fazla karışmayın!, endişelerinizi ve sorunuz tabiiki sorun-paylaşın ama bir başka örnek ile kıyaslamayın!, rahatlayın, güvenin. Ancak; neler olduğunuda bir nebze mutlaka bilin (bilinçli hasta olun- öğrenin, önyargılı olmayın)..

Sizden istediğimiz bunlardır…

Anestezi (siz bir kısmınız narkoz diyorsunuz ya) uygulaması öyle bakkaldan yarım kilo gıda alışverişi misali kolay bir iş değildir, bunu böyle biline. Birde anestezi (siz yine narkoz deyin) öyle kusularak da atılmaz , çıkarılmaz unutmayın…

Mizansel başladık öyle bitirelim sonucu .. Pirinç iyi, ahçımız da iyisi ise pilav pişirmede tarifteki ölçünün yanıda, göz kararı su – pirinç oranı asıl ustalığın temeli olacaktır ..Burada önemli olan faktör pirinç kalitesi olmaktadır!

Sağlıcakla kalın….

– Sayfa Başına Dön –

önceki sayfa | sonraki sayfa