Anestezi, Bir Günah Keçisi’midir?

 
 
 
 

 

GÜNAH KEÇİSİ OLMAK !

 
 

Neden böyle bir başlık ?

Öncelikle konuya özel keçimizin günahından başlayalım..Eski Ahit‘deki Kefaret Günü ayinlerinde Yahudi kavminin günahları simgesel olarak bir erkek keçiye yüklenirdi. Bu keçi kurayla seçilir ve Azazel adlı kötü ruhu yatıştırmak ve Yahudi kavmini günahlarından arındırmak için Kudüs dışında bir uçurumdan aşağıya atılırdı. Antik Yunanistan‘da veba ve benzeri afetleri hafifletmek ya da önleme amacıyla günah keçisi olarak insanlar kullanılırdı. Atinalılar, Thargelia Şenliği’nde bir kadın ve bir erkek seçilir, şölenden sonra bu çift kentte dolaştırılır, ince yeşil dallarla dövülüp kent dışına sürülür ve orada büyük olasılıkla taşlanırlardı. Böylece kentin bir yıl boyunca kötü talihten korunacağına inanılırdı.Evet tarih boyunca zavallı keçi’nin günahı bu!..

Alışıla geldiği şekilde; Günah keçisi, sorumlusu olmadığı halde başkalarının suçu yada eksikliği, kabahat yada olumsuzlukların üzerine yüklenilen kişi ya da topluluğa verilen isim olarak tanımlanmakta.

Öncelikle temennimiz, sağlığımızın bozulmadan herhangi bir şekilde ameliyat masasına gelmemesi olsun diyerek başlayalım..

Günümüzde cerrahi müdahaleler ve uygulanacak anestezi hasta için hala bir stres kaynağı psikolojik yönü dahil kişiye ek bir yüktür. Modern tıptaki gelişmelere rağmen anestezi riski, cerrahisi haricinde ek olarak tam sağlıklı olan bir kişi için dahi çok küçük olasılıktada olsa mevcuttur. Girişimsel anestezi uygulamalarına bizzat konunun uzmanı anestezistlerin katılımlarıyla, modern ve güvenirliği arttırılmış anestezik ilaç ve sistemlerin, hasta izleme ve takip yöntemlerinin-monitörizasyonun- devreye girmesi ile saf anesteziye bağlı risk; ölüm için, 1/200.000’ lere kadar çekilmiştir.26 yıllık branş hayatımda elimden irili ufaklı toplamda 100 bin üzerinde anesstezi uygulaması geçmiştir.Şükür ki geride hiç bir sorun yada komplike bir vaka yada bir hasta kaybı olmamıştır!..Bu benim için olduğu kadar hastalarım içinde mutlu bir sonuçtur.

Cerrahi girişim ortak bir tedavi planı içinde yer alır. Cerrahinin kendiside ayrıca ek bir risktir (kanama, organ hasarı, enfeksiyon vs..).Ayrıca bu durum ister istemez ek travma faktörü olarak  var olan anestezi risklerini dolaylı olarak arttıracaktır.Birde ek; Hastaya ait diğer faktörler-yandaş hastalıklar ve olumsuzluklar da cabasıdır (Hipertansiyon, organ yetmezliği, diabet, geçirilmiş kalp ameliyatı yada kalp kriz öyküsü vs..).

Operasyonlarda masada yaşanabilen tıbbi sorunlarda; cerrahi ekip dahil olarak , ameliyatta yer alan her kişi önce vicdanına sonra kurallar ve bilimsel etik kurallar doğrultusunda  yargıya da hesap verebilecek durumda olmalıdır. Zaten bu tür vakalarda yaşanan üzücü olaylar sonrası, adli yada idari soruşturma kapsamına tüm ekip ( anestezi + cerrah ) dahil edilmektedir.

Hiç bir tıbbi girişimin % 100 garantisi yada % 0 riski olamaz. Bu konu uluslar arası tıp dünyasında kabul gören bilime dayalı kural – protokol ve mevzuatlarla tanımlanmıştır.

 

Sağlıklı olan bir kişiyi cerrahi amaçla anestezi altında operasyona almak, ülkemizde trafikteki bir yayanın karşıdan karşıya sorunsuz geçmesinden daha riskli bir işlem değildir.

 

Cerrahi dönem ve ameliyat sonrası 24. saati de kapsayan ölümlerde, sadece anesteziye bağlı ölümlerin oranı oldukça düşüktür.

Ne yazık ki görsel ve yazılı basında alışkanlık haline gelmiş günah keçisi benzetmesi hala süregelmektedir.Konu daha adli makamlara intikal etmeden “öncelikle cerrahide yaşanmış bir sorunda İlk çıkan karar “Narkoz faciası ” olmaktadır!..Adı bir şekilde “fazla narkoz” sonrası … benzeri ifadeler ile karar toplum vicdanında yasalardan önce çoktan verilmiştir!..Acıdır ama ne yazık ki gerçektir..

Yapılmış olan çalışmalarda hekimlerin davalı olduğu cerrahi işlem seyri ve cerrahi sonrası erken dönemlerde ölümler araştırılmış, Türkiye’de anestezi hekiminin durumunun, diğer cerrahi branş hekimleri ile karşılaştırmalı olarak durumları değerlendirilmiştir.. Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu’na gönderilen 2000 yıllara ait raporlar geriye dönülerek incelenmiş ve ölümle sonuçlanan vakalar çalışmaya dahil edilmiştir.

Cerrahi dönem dahil cerrahi sonrası erken dönemlerde hastaların ölümü nedeniyle anestezinin dolayısı ile anestezi hekiminin kusuru değerlendirilmiştir.Başlangıçta kusur/hata payının anestezi üzerinde yoğunlaştığı vaka sayısı oldukça abartılı olmuş, otopsi ve adli inceleme ile toplam 42 vakadan 3′ ünde anestezi hekimine / ekibine hata verildiği saptanmıştır.Benzeri istatistikleri başka çalışmalarda görmek mümkündür.

Sonuç olarak ülkemizde de cerrahisi sırasında ve veya cerrahi sonrası erken dönemlerdeki ölümlerde sadece anestezi hekiminin hatasına bağlı ölümlerin, diğer ülkelere benzer şekilde oldukça az görüldüğü sonucu çıkarılmıştır (KAYNAK : Türk Anest Rean. Der Dergisi 2003; 31: 468-474).

Şimdi gelelim gerçeklere..Sorun insanlara – ister ameliyat olacak ister olmayacak olana ; Anesteziden mi, cerrahi girişimden mi korkuyorsunuz? diye...Alınan cevap korku yönünden “Anestezi” lehinedir..Aslında mantıksız ve gayrı ihtiyari alehine..

Günümüz dünya tıbbında sıfır – 0 – mortalite (ölüm) oranlı cerrahi varmıdır?..Cevap kısa bir süre dilimi için evet olabilmekte, ama yıllara dağılınca ne yazık ki “hayır” cevabına gelmektedir.Amaç ve temenni tabiiki sıfır sorun olmasıdır.

Birde şu olay var..

“Ben ameliyat oldum olup biteni duydum!” ..Gel buradan yak..

Anestezik farkındalık, genel anestezi sırasında bazı uyarıların beyin tarafından gelecekte hatırlanmak üzere depolandığı durumu ifade eder. Genel anestezi uygulamaları sırasında kimi zaman bilincin açık kalmasıyla ilgili olarak basında yer alan ve filmlere de konu olan ‘her şeyi hatırlıyor ve acı çekiyorlar ancak seslerini duyuramıyorlar’ şeklindeki ifadeler, aslında gerçeği çok fazla yansıtmıyor ve hastaların gereksiz yere endişelenmesine neden oluyor. Bu tür durumlar kalp cerrahisi ve doğum operasyonlarında daha sıklıkta ortaya çıkmaktadır.

 

Sırada Malpraktis uygulamaları var.

Kısaca, halk arasındaki deyim ile doğrudan adlandırılmış! doktor hatasıdır.Ve Tazminat uygulama (beklenti) konusudur..Olaki bir yerde kusur-ihmal ve tesbit edilmiş bir suç var ise, bedel ödenmelidir!.İnsan sağlığının maddi karşılığı olamaz..

Malpraktis (Malpractice) “bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeni ile bir hastanın zarar görmesi, hekimliğin kötü uygulanmasıdır” (Türk Tabipleri Birliği Hekimlik Meslek Etiği Kuralları, md.13)..Ülkemizin son 10 yıl konusudur vede istenildiği kadar yerine oturmamış, ne hekimi nede hastayı rahatlatan yada koruyan bir sistem şu an için olamamıştır (bence).

Dünya tabipler birliğinin en son Genel Kurulu’nda kabul edilen bildirgesine göre; malpraktis “hekimin tedavi sırasında standart uygulamayı yapmaması, beceri eksikliği veya hastaya tedavi vermememesi ile oluşan zarar” şeklinde tanımlanmış; tıbbi bakım ve tedavi sırasında görülen ve hekimin hatası olmayan durumlardan (komplikasyon) ayırt edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Bütün hekimlik uygulamaları hastalar yönünden belirli bir risk oluşturmaktadır. Bu riskler, hekimlik uygulamalarının doğasından kaynaklanmakta, büyük kısmı hekim tarafından gerekli dikkat ve özen gösterilmiş olsa bile kaçınılmaz nitelik taşımaktadır. Buradaki riskler izin verilen risk çerçevesinde kaldığı müddetçe bunun adı komplikasyon (istenmeyen durum) olmaktadır.

Komplikasyon olduğu hallerde tıbbi uygulama hatasından ve hekimin kusurundan ve dolayısıyla hekimin ve idarenin sorumluluğundan söz edilemez (örnek, kontrol edilmemiş bir diyabetlide acil cerrahisi sonrası gelişen enfeksiyon, kanama pıhtılaşma sorunu olan ve kontrolsüz hastada kanama yada pıhtılaşma bozukluğu yaşanması gibi). Bu nedenle tıbbi müdahalelerde izin verilen risk ile tıbbi malpraktis ayrımı hassasiyetle yapılmalıdır.

 

Yapılan tıbbi müdahale, klasik tıp bilgilerinde, uluslar arası literatürde komplikasyon olarak adlandırılıyorsa ve bu müdahale tıbbın kabul ettiği normal risk ve sapmalar çerçevesinde yapılmışsa, istenmeyen sonuçlar meydana gelse bile, hekime sorumluluk yüklenemeyecektir.

 

Bir sigorta sektörünün son 5 yıla ait yaptığı büyük çaplı olmayan çalışmasında; Ülkemizde uzmanlık dalına göre en çok “Malpraktis” konulu sonuçlanmış davaların başında ; Genel Cerrahi kliniği, ardından Kadın hastalıkları ve Doğum, Nöroşirurji, Anestezi, Beyin cerrahisi, Ortopedi, KBB ve en sonlarda Göz kliniği ve hekimleri gelmektedir..Bu sıralama kısmen değişim gösterebilmektedir!.Sonuçlanabilen davalarda : en büyük sebep – “Yetersiz Gözlem ve  eve erken taburculuk “olmuştur.Akabinde; Girişimin gecikmesi, Yetersiz önlem ve tedavi, hatalı ve dikkatsiz tedavi, yetersiz teşhis gelmektedir.Özellikle Obstetri – Doğum; Kadın doğumcular arasında en sık dava edilen klinik olmuştur (% 25).Açılmış 416 davada, tıbbı hata ile itham edilen hekim sayısı 282 olmuştur.Hükmedilen ve talep edilen tazminat tutarı toplamda 6 milyon 200 bin Tl. olmuştur.Günümüzde ABD de ; yıllık 100 bin kişinin yapılan tıbbi hatalardan yaşamını kaybettiği, her 15 hekimden (hekimlerin % 5 i) birinin şikayete maruz kaldığı da bir gerçektir.Amerikan Tıp Birliği (AMA) tarafından yaptırılan bir ankette, kadın hastalıkları ve doğum uzmanları, anestezistlerin ve cerrahi uzmanlık alanlarının en çok Malpraktis suçlamasıyla karşılaştığı belirtildi.Amerika’da hekimlerin sigorta poliçeleri için ödediği prim tutarlarının çok yüksek olduğu, hekimlerin riskli tıbbi müdahalelerden kaçındığı biliniyor.

Ayni konuda; Açılan ve sonuçlanmadan yapılmış istatistiksel çalışmasında ilk sırada “Nöroşirurji”, KVC, Genel Cerahi, Ortopedi, Plastik cerrahi, Kadın Doğum, Üroloji, Kardioloji, Dahiliye, Acil Tıp, Anestezi, Göz, Cildiye, Psikiyatri klinikleri gelmektedir.Araştırmacılar, yıllık malpraktis suçlamasına maruz kalma oranının uzmanlık dallarına göre yüzde 5-22, tazminat ödeme durumunun ise yüzde 1-5 arasında değiştiğini belirtmişlerdir. Ayrıca, yüksek riskli uzmanlık dallarında çalışmakta olan her doktorun meslek yaşamı boyunca en az bir kez malpraktis suçlamasıyla karşılaşabileceği vurgulanmıştır.

 

Tıbbi kötü uygulama sebebiyle açılan davaların pek çoğunda kusurun tespiti için bilirkişi incelemesi yapılır. Bilirkişi incelemesi, Adli Tıp Kurumu, üniversitelerin ilgili ana bilim dalları,  Yüksek Sağlık Şurası veya adli yargı yeri bilirkişi listesine kayıtlı kişilerce gerçekleştirilir.  Eskiden ceza davalarında Yüksek Sağlık Şurasına başvurmak zorunluydu. Bu kanun Anayasa Mahkemesi tarafında iptal edilmiştir.Bir çalışmada; Adlı Tıp Kurumuna tıbbı hata raporu için gelen dosya sayısının 2004 yılında 295 olan, 2005 yılında 620’ye yükselirken, 2013 yılında ise 3 bin 6 olduğu belirtilmiştir.

Son söz; Yasalar ve uluslar arası mevzuatlar gereği “Hak arama hürriyeti” engellenemez. Dolayısıyla kişi iftira atmadığı sürece açmış olduğu dava sebebiyle suçlu değildir.Bu hukuhçu görüşüne karşılık ; Özelikle son yıllarda ülkemizde ; Yargıya yansıyan davaların branş bazında türlerine baktığımızda cerrahi branşlarda dava sayısının arttığını görüyoruz. Bunun dolaylı etkisiyle hekimlerin defansif tıbba doğru yöneldiği, çekinik davrandığı tespit ediliyor (Defansif Tp : hekimlerin, tıbben herhangi bir gerekliliği olmamasına rağmen, hastalardan testler, ek araştırmalar istemeleri ya da yüksek riskli hastaları muayeneden kaçınmalarını içeren tıbbi davranışlardır).Kısacası uzmanlık dal seçiminde “Cerrahi ve Girişimsel Tıp” dalları tercihi gitgide azalıyor..Cerrahlar riskli vakalara girmek istemiyor..Bakanlık, yargı ve sigorta sektörü dahil oturtulamamış mevzuat sonrası hekimler üzerinde oldukça fazla yük’ün altında kalıyor.Buda çalışma azmini, performansı ve isteği negatif yönde etkiliyor.Bana göre hekimlerdeki bu baskı ve endişe üzerine, sonuçta daha fazlası ile hasta alehine uygun olamayan politika ve mevzuatlar ile zaman geçiyor!..

 

Biraz da gerçekleri bilelim..

İnsan denen organizmanın başlıca korkularından biri olan anestezi, cerrahi müdahaleyi mümkün kılarak insan ömrünü uzatma ve yaşam kalitesini arttırmada bir dönüm noktası olmuştur. İnsanın kendi kontrolü dışında, bilinci kapalı olarak bilmediği bir sürece ve ortama  teslim olması doğal olarak kolay değildir.Özellikle görsel basın tarafından kolayca istismar edilen ve halk dili ile yaygın olarak “narkoz” olarak tanımlanmış insanlık tarihinin en büyük buluşlarından biri olan anestezi, kelime anlamıyla hissizlik durumu, insanların en büyük korkularından biri haline getiriliyor..Halbuki, ameliyat olmak hayatın bir parçasıdır, inancımız ve kaderimiz ile belirlenen hayat çizgimizden ibarettir.

Gerçekten de ameliyatı üstlenen ekip canını kendilerine emanet eden insana bir zarar vermemek, onu sağlığına kavuşturmak veya istediği değişikliği gerçekleştirmek için sahip oldukları bütün bilgi, beceri ve tecrübeyi kullanırlar. Ekibe güvenerek ameliyata karar vermiş kişilerin yine de kafaları soru işaretleri ile doludur.

 
 

Ameliyat ve Anestezi sırasında eksik (hatta yanlış) bildikleriniz..

  • Ben kolay kolay uyumam yada uyanamam : Yok öyle bir şey..Birkaç mg lık minicik bir doz dahi yüz kg. devasa bedeni mışıl mışıl uyatacaktır..Dünyada her gün binlerce kişinin uyuyup ameliyat olduğunu bildikleri halde büyük bir doğallıkla ve emin olarak kendilerinin uyumayacaklarına inanmaları sanırım izah edilir bir durum olmayacaktır!.Kişiden kişiye değişmekle birlikte, kimyasal maddeler olan ilaçlara karşı duyarlılık kişiye özel olabilir, ancak gerekli olan doz farklılık gösterebilir.
  • Ya beni uyumadan keserlerse: Birde bu konu var..Biz sapıkmıyız? ..Başka bir yorum yok..Gerçek şu ki isteseniz bile bir insanı uyumadan, daha doğrusu ağrısını bloke etmeden ameliyat edemezsiniz.
  • Ya ameliyat sırasında uyanırsam ; Daha önce anlattığımız konu (buradan)..Farkındalık konusu, merak eden incelesin..
  • Ve en can alacı korku, Ya hiç uyanmazsam: Uyumama korkusuna kıyasla bu daha mümkün bir seçenek. Çok küçük bir ihtimal de olsa uyanmama riski her zaman mevcut olduğu için hiç bir hastaya yüzde yüz uyanma garantisi verilemez, yüzde yüz iyileşme garantisi de verilemeyeceği gibi. Ameliyat olmazsanız başınıza geleceklerle ameliyat korkunuzu bir terazinin kefelerine koyup tartmak mantıklı olabilir.Ameliyat olmaya bu mantıkla yaklaşmak sonuçlarını kabullenmek açısından kolaylaştırıcı olabilir.
  • Allerjim var ne yapacağız, narkoz bana allerji yapıyor: Bu soru ile çok karşılaştım..En allerjik tiplerde bile sorun olmadı, korkmayın ortam (ameliyathane) zaten güvenilir..Her tür reaksiyona müdahil olacağımız imkanlar elimiz altında..Öncesi allerji testi yaptırın, ama anesteziklere (genel) karşı bir test olası değil (belki lokal anesteziklere test gerekebilir – oda lokal girişimlerde cerrahınızı uyarmak için!)..Zaten kullandığımız ajanlar güvenilir ve en az allerjen etkili olanlardır.
  • Bir önceki ameliyattan zor uyandım / uyudum, bana narkoz dokunuyor : Tek yorum, Tıpta hastalık yoktur hasta vardır.Evde yaptığın pilav hep diri- tane tane mi olmakta? Pirinç kalitesi, ateş harı.. Yani o an ki psikolojin, kullandığın ilaçlar, kafanfaki tilkiler, yandaş hastalıkların, bedensel ve ruhsal olarak ameliyata ne kadar hazır olup, kabullenmen.. işte pilavdaki asıl ustalık bunlar olacaktır..Dert etmeyin, hallederiz :).
  • Narkoz (artık buna lütfen anestezi diyelim!)  bana dokundu, hafızam zayıfladı, vücudum tutmuyor-kendime günlerce gelemedim  : Hastanın öyle kuruntuladığı bir durumdur ve bilimsel bir kanıtı yoktur. Beyin, anestezi uygulamaları esnasında oksijensiz kalmadıkça hasar görmez, bilakis narkotik ilaçlar beyni dinlendirir.Kısa bir süre ağrınızda yoksa iyi bir anti depressandır anestezi :).Eğer cerrahide kanadı isen (ameliyat öncesi yada sonrası anemi – kansızlık oluştu ise ) doğal olarak yorgun olacaksınız.Anestezi özellikle gazlar; vücuddan 5-10 dk. da atılır, damar yolundan verdiklerimiz saatler içinde .Sıklık ile ilk 6 saat sonrası vücudunuzda anestezinin “A” sını oluşturacak miktarda ajan bulunmaz!.Bu arada sıvı açığınız varsa (bol sıvı alın) yada B12 vitamin eksikliği ki; son yıllarda cerrahi sonrası azaldığı gözlemlenmiştir? , buda halsizlik sebebi olacaktır.Tiroid gibi fonksiyonel bozukluklarda yorgunluk sebebidir.En önemlisi de kendiniz ile ameliyatınız arasındaki barışık kalmanız doğrudan etken olacaktır, unutmayın!
  • Anesteziyi kaldırabilirmiyim? : Anestezi alamayacak hasta grubu yoktur!. Var olan koşullara göre belirlenmiş “anestezi riski” dir. Bunu da anestezi doktorunuz belirler.
  • Başıma gelecek olasılık % leri ?.. Hiç bir tıbbi girişimsel işlem % 100 güvence altında olamaz!..Var olan yandaş hastalıklarınız, Cerrahiniz ile anestezi dahil olası sorun ve beklenir komplikasyonlar gerek cerrah gerek ise anestezi doktoru tarafından öncesi size paylaşılmalıdır!.istatistik bilgiler ile fazla kafa yormamayın :).
  • Hastam “narkozu” çıkaramadı !? .. Evet narkozun çıkması.İlginç.. Halk bunu anestezi ve cerrahi sonrası meydana gelen kusma ile özdeşleştirmiş..Anestezi Kusma ile çıkarılmaz..Özellikle batın cerrahilerinde % 70 lere kadar görülen bulantı ve akabindeki kusmalarda ne yazık ki anestezi vücudu terk etti olarak tanımlanmıştır..Yanlış..
  • Bana az narkoz ver!.. Evet birde böyle teklifler alıyoruz.. Sanki pazardan mal alıyor arkadaş!..Anestezinin azı yada çoğu yoktur.Anesteziyi (dolayısı ile riskleri) ben uçaklara benzetirim.Uçuşlarda en sık sorunlar uçağın kalkış ve inişlerinde olmaktadır.Havada yaşanmış sıkıntılar belirgin değildir. Uçak ister 20 dk, ister 3 saat havada kalsın..İniş ve kalkışlar riski belirler..
  • Hastalar arası diyolog – anestezi macera paylaşımları : Bu konuya girmiyorum bile…:)
  • Mide barsak endoskopileri, biopsi alımı gibi günübirlik işlemlerde uygulanan uyutma tekniği sıklık ile “genel anestezi altında” olarak adlandırılmaktadır.Bu uygulamalar klasik bir genel anestezi değilidir!
  • Genel anestezi uygulaması, ameliyatın kendisinden daha risklidir?. Kesinlik ile doğru değildir.Anestezi riski çok düşük bir hastada, beklenebilir olan yada olmayan bir kanama yada kalp-akciğer pıhtı atımı ile risk daha fazla  olabilecektir.Öyle hastalıklar vardır ki, cerrahisi çok basittir fakat hasta sistemik olarak birçok organından rahatsızdır. Dolayısıyla söz konusu hastalarda anestezi çok daha riskli olabilir. Örneğin kangren nedeniyle bacağın kesilmesi aslında basit bir operasyondur. Fakat hastanın genel durumu kötü ise anestezi cerrahiden çok daha riskli olabilir.
  • Kalp hastaları, genel anestezi alamaz?. Yanlış..Günümüzde kalp hastalarının yüzde 95’i ge­nel anestezi ile ameliyat edilirler. Genel anesteziyle gerçekleştirilen kalp ameliyatları ehil ellerde zannedildiği gibi tehlikeli değil, aksine oldukça güvenlidir.Epidural yada spinal anestezi de uygulanabilir.
  • Çok yaşlı hastaya anestezi verilmez?. Yanlış. Geriatrik anestezi vardır.Koşullar ve hasta optimal şartlarda ise, mutlaka artmış anestezi riski ile operasyon uygulanabilir.
  • Anestezi uzmanı ameliyat sırasında benim yanımda bulunmuyor?.Yanlış.. Ameliyatınzın başından sonuna kadar, ayılma ünitesinde ve yataklı servise verildiğiniz ilk zaman dilimine kadar sizden sorumludur ve aralıklar ile sizi orada da izler.
  • Ameliyat  yapmadılar.. Anestezi uzmanı ameliyat olamazsın dedi? . Yanlış.. Operasyon kararını cerrah verir..Anestezi uzmanı var olan koşullarda sizin anestezi riskinizi belirler.Ancak bekleyebilir bir hasta iseniz; endişe yaratabilen sorunların düzelmesi sonrası operasyonunuzun tehirini, yada daha merkezi koşulları ile başka bir merkezde ameliyatınzın daha uygun olabileceği kanaatini paylaşır!..Anestezi Riski 5 = Ameliyat olsada olmasa da yaşamını kaybedecek hasta için verilmiş en yüksek anestezi riskidir..Operasyon seyrinde bu riskte ölüm oranı % 10-51 dir..

 
Ve Ülkemiz gerçeği; Gittikçe azalmakla beraber..

Cerrahiye giren bir hasta için : “İyi olursa Allah ve Cerrah’tan, Kötü olursa Anesteziden”..
 
HADİ KALIN SAĞLICAK İLE.. Ans.Uz. Dr Kaya ÇULHA
 
 
 

* makalemizin bir bölümünde; pembeincilikaftan.com’dan alıntılar mevcuttur!

 
 
 
 

– Sayfa Başına Dön –